22 Aralık 2016 Perşembe

Eğitim Sistemlerinin Eleştirilmesine Üzerine Videolar

İnternette yüzlerce hatta binlerce eğitim sistemini değerlendiren video mevcut. Bazıları bun yaparken kimi ülkelerin diğerlerine göre daha iyi bir sisteme sahip olduklarından yola çıkarak eleştiri getiriyorlar. Bazı eleştiriler ise daha genele yapılanları anlatıyor.Bu eleştiriler eğitim sistemini tümden artılarını ve eksiklerini dile getirerek değerlendiriyorlar. Tüm bu değerlendirmeler içinden on tanesini sizlerle paylaşmak için aşağıda bir liste yer alıyor.

1.Okulları Dava Eden Adam 
2.Türk Eğitim Sistemi


3.Türkiye'de Üniversite Eğitimi Sıfır 


4.Türk ve Finlandiya Eğitim Sistemlerinin Karşılaştırması


5. Türk Eğitim Sistemi: Yarının Büyüklerine Tutulan Ayna


 6.Türk Hamamlarında Suyun Kaldırma Kuvveti Niye Yok ?


7.Eğitim Sistemi Üzerine Eleştiri


 8.Eğitim Sistemi İle Köleleştirilen Beyinler 

 
9.Ezber Bozan Eğitim Anlayışı
  
                                  

10. Başarı İçin, Ezberleri Bozun

                                
 

9 Aralık 2016 Cuma

PISA NEDİR ? PISA NE DEĞİLDİR ?


PISA NEDİR ?  PISA NE DEĞİLDİR ?

Aralık 2016'da  açıklanan PISA 2015 sonuçları ülkemizde büyü bir kesim tarafından ilgiyle karşılandı. Ancak sonuçlar hiç iç açıcı değildi. Neredeyse her haber ajansı üzerine birkaç satırda olsa haber yapmayı seçti. Eğitim camiası tarafından büyük bir problem olarak lanse edildi. Eğitim sendikaları ise sonuçları değerlendirirken nedenlerine de gönderme yaptılar. Konu hala sıcaklığını koruyor ki Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz bir açıklama yaptı.Sonuçların ne anlama geldiğini anlamak için PISA'nın ne olduğunu anlamak gerekiyor.Ayrıca yazının devamında verilecek birkaç linkte kendinizi bu sınavda test edebilecek ve  kendi ülkemiz ile diğer ülkeleri karşılaştırma fırsatı yakalamış olacaksınız.
Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı olan PISA Türkiye resmi sitesinde açıklanana göre Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından üçer yıllık dönemler halinde,15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren bir araştırma projesidir.Yaş itibariyle ülkemizdeki karşılığı orta öğretim düzeyindeki öğrencilerin girmiş oldukları bir değerlendirmedir. Ülkemizdeki sorumlu kurum birinci derecede Milli Eğitim Bakanlığıdır.Bakanlıktaki ilgili birim ise Eğitimi Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığı'dır. Her ülkede olduğu gibi ülkemizde de program belirlenen merkezce idare edilir.Programın çevirisi ve uyarlaması yapılır.Programın genel değerlendirmesi bir konsorsiyum tarafından gerçekleştirilir.
PISA kendi sitesinde hazırladığı video ile ne olduğu kısaca şöyle açıklıyor : 
( Video İngilizce dilindedir.)


 15 yaş baz alınmasının nedeni programın amacının okullarda öğretilen konuların gerçek hayatta öğrencilerin ne kadar kullanabildiklerini ölçmektir. Burada dikkat edilmesi gereken husus öğrencilerin konuları ne kadar öğrendikleri değil gerçek hayatta problem çözmede,okuduğunu anlamada ve kullanmada ne kadar faydalı olduğunu test eden bir program olduğudur.Müfredatların 15 yaşındaki öğrencilere ilerde hangi aşamada hayatlarında kullanacakları bilgilere gereksinimleri olduklarını ir anlamda öngörmelerini sağlamak gibi bir amaçta edinilmiştir.Temel amaç öğrencilerin kendilerini tanımlarını sağlamaktır.Bunun yanı sıra ülkeler çıkan sonuçlara göre kendi eğitim sistemlerinin değerlendirmesini de görmüş olurlar.Ayrıca diğer ülkelerdeki aynı yaş aralığındaki çocukların da ne seviyede olduklarını görerek uluslararası çapta yarışacakları değerlerin izlenebilmesine imkan sağlanmaktadır.Örneğin bir ülkede fen bilimleri ve matematik testlerinde uygulanan testte başarı yüksekse muhtemelen bu alanlarda hayatta kullanılacak bir değerin üretiminde bu ülke söz sahibi olabilir. Tabi ki tek bir test ile bu öngörülemez ancak basit bir tahmin yürütülebilir.
PISA testlerinde bir ülkedeki eğitim kurumlarından rastgele seçilen uygulama okullarındaki 15 yaş öğrencilerine belli bir süre içerisinde Matematik okuryazarlığı, Fen Bilimleri okuryazarlığı ve Okuma Becerileri konularında testler uygulanmaktadır. Ülkemizde uygulama okullarındaki testler Nisan ayı içerisinde gerçekleştirilir.Bu testlerdeki okur yazarlık kavramı okuduğunu anlama, hayatta kullanabilme ve sorunlarla karşılaştığında çözüm üretebilme becerisi olarak tanımlanır.Testler Bilgisayar Tabanlı Değerlendirme uygulaması ile uygulanır.Ardından öğrenciler bir anket doldururlar. Bu anket ile de konu alanlarının dışında, öğrencilerin motivasyonları, kendileri hakkındaki görüşleri, öğrenme biçimleri, okul ortamları ve aileleri ile ilgili veriler toplanmaktadır.Öğrencilere uygulanan testlerde tarihler,isimler gibi ezberlenerek hatırlanacak bilgiler sorulmaz.Onun yerine metni yorumlama, matematik problemlerini çözme veya nedenlendirme becerilerine dayalı sorular yöneltilir.Testlerin toplam uzunluğu iki saat sürmektedir.Öğrenciler kendi eğitim gördükleri dilde teste tabi tutulurlar.Bu açıdan öğrencilerin yabancı dil yeterlilikleri PISA testlerinde değerlendirilmez.Öğrencilerin verdikleri cevaplar tam puan,kısmi puan veya sıfır olarak değerlendirilir.Cevaplar sadece şıklar arasından seçme şeklinde klasik bir cevaplama ile sınırlı değildir.Bazı sorularda cevaplar yazılı olarak istenmektedir.Cevapların uzunluğu bir kelimeden oluşabileceği gibi birkaç cümle de olabilir. Bunun yanı sıra matematik okur yazarlığı testlerinde şekiller çizme veya işaretlemeler gibi değişik cevaplar da bulunmaktadır.Sorulardan bazıları içinde evet/hayır gerektirecek ifadelerde bulunmaktadır. PISA testlerini ülkemizde orta öğretime kayıtlı öğrencilerden 15 yaşındakiler arasından herhangi bir örneklem okul alınarak uygulanabilir.Ülkemizdeki liseler arasında herhangi bir fark gözetmeksizin öğrenciler seçilmektedir. Testler sadece fen liseleri, anadolu liseleri gibi liselerde değil mesleki liselerde de uygulanabilir. Aşağıdaki tablo 2015 yılı Türkiye'de uygulanan program öncesi zaman göstergesi olarak koordinatör okullar için verilmiştir :




PISA testlerinin asıl amacı öğrenciler için hayatlarında karşılaşacakları problemleri çözmelerinde yardımcı olmak iken bunun yanı sıra katılan devletlere de istatistiksel veri sağlaması bakımından bulunmaz bir değerlendirmedir.Öğrenciler sınav sorularını bitirdikten sonra bir anket doldururlar. Bu ankette yer alan bilgiler hem ülkelerin kendi içlerinde bilgi elde etmesi bakımından önemlidir hem de diğer ülkelerin verilerine ulaşmanın mümkün olması bakımından bir kıyaslama yapılmasını sağlar.2000 yılından itibaren uygulanan testler sayesinde kimi ülkeler eğitim sistemlerindeki aksaklıkları veya  müfredatlarındaki eksik yanları görmüş ve buna göre değişikliklere gitmiştir. Bu arada unutmamak gerekir ülkelerin yaptığı değişikliklerin tek nedeni PISA sonuçları değildir.Bu sonuçlar diğer tüm etmenler gibi değerlendirilmelidir. Zira programa katılan her ülkenin ulusal ve uluslar arası pek çok diğer değerlendirme uygulamaları bulunmaktadır. PISA testlerinin öğrenciler için ne anlama geldiği konusundan sonra diğer etkisi veri sağlamak olduğunu belirtmiştik. Doldurulan anketlerde öğrencilerin velileri hakkında da bilgilere ulaşılabilir. Ayrıca ankette bulunan sorulardan yola çıkarak okullardaki bilgisayar veya teknolojik alt yapının değerlendirilmesi de sağlanabilir.Koordinatör okullardan istenen bilgiler arasında öğretmenlerin sayısal verileri de bulunur.Örneğin okullardaki tam zamanlı çalışan öğretmen sayısı, bu öğretmenler hakkında bilgiler ( öğretmenlerin eğitim seviyeleri,fen dersleri öğretmenlerini sayısı,vb. ) program dahilindedir. Program kapsamlı olması bakımından okullardaki giderlerin hangi kaynaklardan sağlandığını bile araştırma konusu içine alır. Tüm bu yönlerden PISA testlerinin aslında değerlendirme konusunda başarılı bir test olduğu söylenebilir. Ülkemiz açısından PISA ele alındığında yaklaşık olarak 2015 yılında 5000 öğrenci teste girmiştir.Türkiye'de 61 ilden toplam 187 okul programa dahil edildi. Net olarak sınıf veya yaş aralığı vermek gerekirse ülkemizin ön raporuna göre 7. sınıf ve üzeri düzeyinde bir test gerçekleştirildi. PISA 2015 verilerine göre ülkemizde okul örneklemini %75 düzeyinde anadolu liseleri ve mesleki ve teknik anadolu liseleri oluşturmaktadır. Örneklem düzeyi en alt seviyede olan lise türü ise güzel sanatlar liseleridir. 

Aşağıda PISA 2015 için hazırlanan videoyu izleyebilirsiniz. 
( Video dili İngilizcedir.)




PISA testlerinin ne olmadığı konusunu da detaylı şekilde bilmemiz gerekmektedir. PISA daha önce de belirtildiği gibi eğitimin değerlendirmesinde belirli kriterleri göz önüne alarak bir yönden geliştirilmesine ışık tutar. Nihai amacı öğrencileri hayata hazırlamak, bunu yaparken de kendilerinin eksiklerini görmelerine yardımcı olmaktır. Ancak bir öğrencinin başarı seviyesinin tam bir göstergesi asla değildir. Bir öğrenci tek bir sınav sonucuna bakılarak değerlendirilemez. Zaten bu amaca hizmet etmediğini de kendi ilkeleri içerisinde gösterir. Örneğin öğrencilerin bedensel yeterliliklerinin ne olduğu konusunda bir değerlendirme söz konusu değildir. Başka bir örnek ise sağlık okur yazarlıklarının ne olduğu konusunda da herhangi bir bilgi edinilemez. Oysa ki öğrencilerin hayatta karşılaşacakları en temel sorunlardan biri olması bakımından bu konu önem arz eder. İlk yardım bilgilerinin hayatın her anında gerekli olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. PISA kendisini hayata hazırlama konusunda yardımcı bir kaynak olarak belirtse de bu konu da büyük bir eksikliği bulunmaktadır. Programın bir diğer eksikliği veya programda bulunması gereken bir başka konu ise yabancı dil değerlendirmesinin olmayışıdır. Dünyanın teknolojinin bizlere sağladığı imkanlar sayesinde artık büyük bir köy haline geldiği günümüzde iletişimin sağlanabilmesi için yabancı dil bilmek her yönden bir zaruriyet halini almıştır. Ülkeleri birbirine bağlayan her türlü iletişim nerdeyse birkaç dil ile sınırlanmış durumda iken geleceğimiz olan çocukların bu dillere olan hakimiyeti de elbette önemlidir. Yine tekrar etmek gerekirse hayata hazırlanmada yabancı dil seviyesinin belirlenmesi ve ona göre tedbirler alınması veya yabancı dil programlarının oluşturulmasına destek olması bakımından öznel görüşe göre PISA testlerinde dil sorununa da yer verilmelidir.Ayrıca PISA testleri diğer tüm ulusal ve uluslar arası testler gibi uygulanan öğrencilerinin çokluğu bakımında bireysel değerlendirmeyi mümkün kılmaz. PISA 2015 testlerine  72 ülkeden 15 yaşındaki yaklaşık yarım milyon öğrenci katılmıştır.Bu bakımdan bireysel değerlendirmenin imkansızlığı ortaya çıksa da günümüz toplumlarının isteği artık bireyselleşmedir. Çünkü küresel çapta dev firmalar bile artık mükemmel okullardan mezun öğrenciler var diye bir topluluktan bir üniversiteden veya enstitüden personel alımı yapmak yerine bireysel sivrilen benzerlerinin arasında sıyrılan bireyleri işe alıyor ve onlara çok fazla fırsat sunuyor.Bu yönden PISA sonuçlarına bakarak bir değerlendirme yapmaktan da uzak durmak gerekiyor. Yukarıda sayılan değerlendirmeler ışığında bu programın sonuçlarına dair yapılan eleştiriler ve bu eleştirilere verilen olumsuz tepkiler gündemi bir hayli meşgul ediyor. Oysa ki her iki türlüsü de yanlış. Birincisi ülkemizdeki eğitim sistemi sadece uluslar arası olarak değil ulusal değerlendirmelere de tabi tutuluyor. Örnek vermek gerekirse 8. sınıflara uygulanan Temel Öğretimden Orta Öğretime Geçiş Sınavı ( TEOG ) 2013-2014 eğitim öğretim yılından itibaren uygulanmaya başladı. 8. sınıf öğrencilerine 6 farklı branşta yapılan sınavlarda matematik, fen bilgisi,Türkçe,yabancı dil, sosyal bilgiler ve din kültürü ve ahlak bilgisi soruları yöneltiliyor ve öğrenciler yıl içerisinde girdikleri yazılı sınavlardan alınan puanlarla birlikte elde edilen puanlarla bir üst öğretim seviyesine geçmeye hak kazanıyorlar. Bunun yanı sıra uluslar arası yapılan testler de yer alıyor. Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması TIMSS bunlardan biri. TIMSS matematik ve fen bilimleri alanlarında öğrencilerin seviyeleri ölçen bir programdır. Amacı da bu branşlardaki düzeyi artırmaktır. Bu test 4. ve 8. sınıftaki öğrencilere uygulanır.  PISA ile karşılaştırmak gerekirse yine uzman kadrolar tarafından hazırlanan ve uygulanan TIMSS ülkemizde 2015 senesinde 4. ve 8. sınıflarda öğrenim gören yaklaşık 12.000 öğrenciye ait verileri bize sunar. Bu bakımdan gerçeği yansıtma adına her iki programda bizlere yardımcı olmaktadır. Yani yapılan eleştiriler göz önüne alınırken her iki sınavda birbiri ile ilişkilendirilebilir. Tabi ki amaç,uygulanma ve test ettikleri değerler faklılık gösterse de biri diğerinden iyidir veya kötüdür demek yerine her ikisinden de ders çıkarmak gerekmektedir. 
Son olarak PISA sorularına göz atarak aslında öğrencilerin hangi sorulara cevap verdiklerini görmek isterseniz aşağıdaki linklerde örnek sorular yer almaktadır.

Okuma becerileri soruları :

Matematik okur yazarlığı soruları:

Fen okur yazarlığı soruları: 

Problem çözme soruları:



Yorumlarınız altta bulunan kısıma yazabilirsiniz.



*PISA resmi sitesi :http://www.oecd.org/pisa/
** PISA hakkında güncel veriler,değerlendirmeler ve dünya çapındaki yorumlar aşağıdaki başlık altında toplanıyor.

#oecdpisa 

***2015 PISA sonuçları hakkında güncel bir söyleşi : 



















KAYNAKLAR:
1.http://pisa.meb.gov.tr/?page_id=18
2.http://pisa.meb.gov.tr/wp-content/uploads/2013/07/PISA-2009-Ulusal-On-Rapor.pdf
3.https://www.oecd.org/pisa/aboutpisa/
4.http://timss.meb.gov.tr/?page_id=24
5.http://pisa.meb.gov.tr/wp-content/uploads/2015/03/PISA-2015-test-uygulayicisi-kilavuzu.pdf
6.http://pisa.meb.gov.tr/wp-content/uploads/2015/03/PISA-2015-okul-koordinator-kilavuzu.pdf
7.http://www.egitimajansi.com/haber/meb-pisaya-iliskin-on-rapor-yayimladi-sonuclar-ic-acici-degil-haberi-55789h.html
8.http://timss.meb.gov.tr/
9.http://timss.meb.gov.tr/wp-content/uploads/Timss_2015_ulusal_fen_mat_raporu.pdf
10.https://tr.wikipedia.org/wiki/TEOG
11.http://www.iea.nl/


6 Aralık 2016 Salı

PISA 2015 Sonuçları - Genel Bakış

OECD üye ülkelerin 200 yılından beri öğrencilerin  fen bilimleri,matematik ve okuma becerilerinin değerlendirilmesi hakkında yaptığı PISA testi sonuçları 2015 yılı için açıklandı.

 Değerlendirmeye 70 ülke katıldı.Singapur listede iki alanda başı çekiyor.Okuma becerisi ve matematik. Matematikte liderliği Hong Kong ile paylaşan Singapur, fen bilimlerinde liderliği Japonya'ya kaptırmış durumda. Listede ilk sıralar genellikle ekonomik durumlar ile kendisini kanıtlamış ülkelerden oluşurken ne yazık ki ülkemiz sonlarda oynamakta. Türkiye 2003 yılında PISA değerlendirmesine katılıyor. 2015 yılı sonuçları ise ilk katılım sağlanan 2003 yılından daha da kötü durumda. Türkiye, 70 ülke içinde fende 51'inci, matematikte 48'inci, okumada 49'uncu.
2015 PISA için hazırlanan video linki:

https://youtu.be/9Wbl-PflEc0

PISA testlerine 2015 yılı için 72 ülkeden 15 yaş grubunda yaklaşık 540.000 öğrenci katıldı. Türkiye genel sıralamada kırmızı grup olarak da işaretlenen düşük grup içinde yer alıyor.Ülkenin son yılda seneler öncesindekinde  daha da düşük bir seviye de bulunmasının başlıca nedeni; eğitimin ekonomik yatırımlarında ciddi kısıtlamaya gitmesi ve ayrıca yapılan eğitim yatırımlarının plansız olması geliyor.Ar-ge çalışmlarının yetersiz olması, yatırımların genellike fiziksel kapasitelerin artırılması olarak yapılması da ayrı bir engel. Örnek vermek gerekirse ülkemizde Örgün eğitimde, 52 bin 35'i resmi, 7 bin 474'ü özel olmak üzere 59 bin 509 okul bulunuyor. Resmi okullarda, 528 bin 674 ve özel okullarda 61 bin 228 olmak üzere örgün eğitimde 589 bin 902 derslik var. 2012-2013 eğitim ve öğretim yılında örgün eğitimde resmi ve özel okulların tamamında 538 bin 442 derslik bulunurken, bu dönemde yüzde 9,5'lik artışla 589 bin 902 derslik sayısına ulaşılıyor.Ancak bu istatistikler bize bir ilerleme gibi görülse de PISA sonuçlarında fiziksel alt yapıyı artırmanın eğitimde kaliteyi artırmak anlamına gelmediğini gösteriyor.
Türkiye ele alındığında kız ve erkek öğrenciler arasında ki farklar da göze çarpar boyutta.Okuduğunu anlama ve bilim derslerindeki kız ve öğrenci erkek başarısı arasındaki fark 2006 yyılında itibaren ivme kazanarak artmış durumda iken matematikte bu oran tersi yönde.
Bu istatiklerin içinden ilgi çeken bir detay ise göçmen veya mülteci olarak ülkemizde bulunan öğrenciler hakkında kapsamlı bir verinin olmaması da var. Bir ülke düşünün ki içinde barındırdığı ve sayıları 2 milyondan fazla olan bir kesimin eğitimsel istatistiklerine sahip değil.Peki bundan 3 sene sonra açıklanacak verilerde acaba elimizde veri yokken nasıl bir değerlendirme yapıp eğitimim sistemimizin gelişmesine katkı sunacağız sorusu ise hala cevapsız.












Kaynaklar
1.https://www.oecd.org/education/singapore-tops-latest-oecd-pisa-global-education-survey.htm
2.http://www.memurlar.net/haber/630256/
3.http://www.trthaber.com/haber/egitim/meb-orgun-egitim-istatistiklerini-acikladi-178127.html
4.https://www.compareyourcountry.org/pisa/country/TUR

21 Kasım 2016 Pazartesi

Bir Deneme Tahtası - Türk Eğitim Sistemi

Eğitim basit tanımıyla kişide öğrenme yaşantıları yoluyla istendik davranış değiştirme işlemidir. İşlem kısa süreli olabildiği gibi elbette ki hayat boyu devam bir süüreçtir. Ülkemizde bu sistemin şu anki kaynağı veya başlangıcı İslami öğretilerin ev veya mahalle mekteplerinin sistematize olmasıyla başlayan bir akımdan geliyor. İlk önce dine dayalı öğretilerin kuşaklarlar boyu birbirine aktarılması yoluyla gerçekleşmiştir. Burada ki amaç tabi ki bilimsel yolla ver kazanımı veya toplumun refah seviyesinin artırılmasına yönelik bir açaba değil var olan gücün dini öğretilerle toplum üzerinde bir baskı unsuru olarak kullanılmasıdır. Her ke ne kadar dini öğrenimi görmüş kişilerin nispeten toplumdaki yeri biraz daha yükselmiş olsa da ; aslında bunun belli dogmaların üzerinden kuralları değiştirmemek adına kendinden sonraki nesiller üzerinde baskı kurmak olduğu anlaşılmalıdır. Örnek vermek gerekirse fen bilimleri, sanat, vb. öğretiler yerine ezbere dayalı bir sistem ile sadece Kur'an kaynaklı bir sistem bu mekteplerin temel taşı olmuştur. Oysa ki eğitim bireye ve topluma artı değer katmak zorundadır. Edinilen yeni bilgiyle veya kazanımlarla eksiklikler giderilmeli yeni yollar açılmalıdır.
İşte bu gibi bir kör kuyudan gelen ülkemizdeki eğitim sisteminin kısa bir geçmişine bakacak olursak ilk deneyimlerimiz yukarıda bahsedilenler gibi mahalle mektepleri yoluyla kurulanlardır. Osmanlı'da ilk medrese 1331 yılında İznik'te kurulan medresedir. Sonraki dönemlerde yurdun birçok yerinde buna benzer okullar açılmaya başlanmıştır. Öğretici personel genellikle Ulema sınıfı diye adlandırılan bir din ve Kur'an bilginleri kesiminden bir kişidir. Bunlara ek olarak Dar'ulkurra adı verilen Kur'an ezberleme okulları da eğitim sistemi içerisinde önemli bir yer edinmiştir.
Osmanlı'nın son döneminde yozlaşan ve belirli bir denetlemeye tabi olmayan bur kurumlar cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile birlikte tek bir çatı altında toplanarak Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlanmıştır. Bu dönemde var olan okullardaki yozlaşmalar zamanla ortadan kaldırılmaya çalışılmış, daha bilimsel bir nitelik kazanan okullarda çağdaş bir eğitim sistemi benimsenmeye başlamıştır.
1900'lü yıllarda okur ülkemizde ki okur yazar oranı tam olarak bilinmese de cumhuriyet rakamları 1927 yılında ki veriyi %8 civarında veriyor. Dış kaynaklı birçok araştırma da kesin rakamın ne olduğu bilinmiyor. Örnek vermek gerekirse http://users.erols.com/mwhite28/literacy.htm linkte yine bu yıllarda kesin rakamın ne olduğu belirsiz.
Ancak kaynaklara bakıldığında kesin olmasa da en yakın rakamın bile %10'un altında olduğunu varsayabiliriz. Bu durumda ülkedeki eğitim sisteminin değişmesi tabi ki kaçınılmaz bir zorunluluk.
İlerleyen yıllarda ise kayıt altına alma işleminin biraz daha sistematikleşmesi ve yeni cumhuriyetin kurumlarının benzer ülkelerdeki seviyeye yaklaşması nedeniyle ki burada üniversitelerin çalışmaları bize imkan sağlıyor, rakamlar daha güvenilir.
Gelelim eğitimin birleştirilmesinden sonra ki yıllara.1923 yılında ilk ve orta öğretimde kayıtlı öğrenci sayısı 361 514.1924 yılında ise  medreselerdeki kayıtlı öğrenci sayısı 1800.1940 verilerine göre ise 7-16 yaş aralığındaki 3 milyon çocuğun üçte birinden azı okur yazardır. Yine bu dönemde de eğitim sisteminde muazzam başarılar elde edilmiş olsa da sistemin hala yetersiz olduğunu kabul etmek gerekir. Rakamlar göz önüne alındığında sistemin yine elden geçirilmesi gerekliliği ortaya çıkıyor. Bu yıllarda toplam nüfusun yaklaşık %75'i köylerde kalan kısım ise kasaba ve köylerde kalıyordu. Ancak köyde kalan 13 milyon kişinin çocukları arasındaki okur yazar oranı %25 gibi düşük bir oran.
Köyden kente göçün başlaması hem kırsalda hem de köylerde farklı sorunlar oluşturmaya başladı. İlk başta gelen sorun ise eğitim sorunu oldu. Kent yaşamına uyum sağlamada zorluk çeken köy çocukları ülke geleceği içinde sağlıklı bir nesil oluşmasının bir engeli idi. Bunun sorumlusu ne yazık ki ülkeyi iyi sentezleyemeyen bir yönetim anlayışından kaynaklıydı. Madalyonun öteki yüzünde ise köylerin yavaş yavaş boşalmasıyla ortaya çıkan kırsal kesimdeki yetersizliklerdi. Tabi ki yine okulların durumu içler acısıydı. Bu sorunu gören ve kent ile kırsal arasındaki eğitim uçurumunu akıllı bir atılımla çözmek isteyen Hasan Ali Yücel'in önderliğinde 1940 senesinde Köy Enstitüleri'nin açılışı gerçekleştirildi. Genç cumhuriyetin en iyi kalkınma hareketi olarak da anabileceğimiz bu okullar kısa süre içerisinde ülkenin atardamarları haline geldi. Tabi burada İsmail Hakkı Tonguç ismini de anmamız gerekiyor. Okulların açılmasında emeği geçen önemli bir isim. Köy Enstitüleri ülkenin 21 bölgesinde açılmış ve köy okullarına öğretmen yetiştirme amacıyla kurulmuş yapılar. Ancak günümüz öğretmen anlayışından biraz daha kapsamlı bir personel karşımıza çıkıyor. Örneğin her öğrenci en az bir enstrüman çalıyor, aşı yapmayı biliyor, temel sağlık bilgilerine de hakim. Eğitim programları da göz atacak olursak dersler arasında ziraat dersleri, genel kültür dersleri, teknik dersler gibi dersler yer almakta. Her dersin tabi ki bir de uygulamaları var.
Gün geçtikçe ilerleme kaydeden ve her köyü birer derslik haline getirerek halkı bilinçlendiren enstitü mezunları ülke çapında yaşanan değişiklik sayesinde çoğu kesimden takdir kazanmıştır. Ancak cumhuriyet karşıtı, toprak zenginlerinin baskıları ve algı yanıltmaları sonucu; çeşitli kara propagandalar neticesinde 1946 yılında kapatılan enstitüler yine sistemin çarkları arasında ezilmiştir.
Devam eden yıllarda her zaman siyasi iktidarın maşası haline getirilmiş eğitim sistemi Menderes hükümetlerinde de çeşitli değişikliklere maruz kalmıştır. İlk hükümet programında eğitimin millileştirilmesi gerektiği söylenmiştir. İkinci hükümet programında ise makineleşmenin etkisiyle teknik eleman ihtiyacı oluştuğundan bu yönde bir sistem olması kararlaştırılmıştır. Ayrıca doğuda bir üniversitenin kurulması gerektiği programa eklenmiştir. Ortaöğretim kurumları 1950 sonrasında kaynak yetersizliği sebebiyle oldukça zor duruma düşmüşlerdir. Önceki on yıla nazaran öğrenci sayılarındaki artış %84 iken, yatırımlardaki artış %35 düzeyinde kalmıştır. Bunun sonucunda eğitimsel standartlar düşmüştür. Tüm bunlardan çıkarılacak sonuç ise eğitimin kalitesizleştirilmiş olmasıdır.
1970'lerde ise eğitim sisteminin geçen yıllarda geriletilmesinin eksiklikleri giderilmeye çalışılmıştır.
Teknolojinin gelişmesi, makineleşmenin tabana yayılmaya başlaması ve eğitim bilimlerindeki kayda değer gelişmeler ülkemizdeki eğitim sistemini de doğrudan etkilemiştir. Bireyselliğin fark edilmeye başlaması da eğitim sistemlerinde genel geçer bir program yerine bireysel farklılıkları dikkate alan bir programa doğru kaymanın kaçınılmazlığını bizlere gösterir.
Ülkemizin cumhuriyet tarihinde bir kara leke olan darbeler ne yazık ki 1980 senesinde yine kendini göstermiş ve eğitimli kişilerin birer tehlike unsuru olduğunu göstermeye çalışmıştır. Sayısız kitap yakılmış, yine sayıları tam tespit edilemeyen dergi, gazete, dernek, topluluk kapatılmış, öğrenciler ve öğretmenler hapishanelerde yok edilmiştir. Eğitim sistemine kapanmaz yaralar açmasıyla beraber bir yönden de araştırmanın, hakkın ve hukukun bilinmesinin önünü açmıştır. Ayrıca bu dönemde küresel eğitim politikaları neoliberalleşmeyle birlikte tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de eğitim programlarına yansımıştır.1980 yılında okur yazar oranına baktığımızda %67 gibi bir rakamla karşılaşırız. Bu rakam 1985'te %77'ye 1990 ise %80'e çıkmıştır.
Milenyum çağına girildiğinde eğitim sistemleri köklü değişikliklere gitmiş teknoloji eğitimin değişmez bir parçası olmuş sınıflara bilgisayarın girmesiyle görsel ve işitsel materyal kaynakları çoğalmış ve eğitim programları da buna göre düzenlenmiştir. Ancak var olan alt yapının yetersizliği, kırsalda devam eden sorunlar bu atılımın gerçekte uygulanırlığını engellemiştir. Ayrıca doğudaki bazı bölgesel sorunlar da öğretmen sorunu ortaya çıkarmış ve dolayısıyla eğitimin kalitesizliği bir kere daha kendini göstermiştir.
 2000 yılından itibaren sonuçları açıklanmaya başlayan PISA sonuçlarında Türkiye'nin yapılan tüm değişiklik ve düzenlemelere rağmen hala istenilen sonuçları elde edemediği ortadadır.15 yaş öğrencilerinde öğrenilen bilgilerin hayatta kullanılabilirliğini ölçen bu değerlendirme sisteminde Ülkemiz PISA sonuçlarına 2003 yılında katılmaya başlamıştır. Var olan eksikliklerin giderilmesi amacıyla Talim ve Terbiye Kurulu tarafından 2005-2006 eğitim öğretim yılında eğitim sistemimizde bir dizi yeniliklere gidilmiştir. Özellikle yapılandırmacı ve bilişsel sistemler uygulanmaya konulmuştur. Ancak ilerleyen yıllarda her ne kadar ilerlemeler kaydedilse de istenilen seviyeye bir türlü gelinememiştir.
2010 yılın itibaren temeli eğitimde eşitlik ilkesine dayanan F@tih projesi eğitim sistemini sil baştan yeniliğe açık ve çağdaş bir düzeye çıkarılması umuduyla hayata geçirilmiştir. Günümüzdeki teknolojik alt yapıyı okullarda kullanılabilir hale getirmek ve bu sayede daha kalıcı öğrenmeler gerçekleştirmek amaçlanmıştır. 2012 yılında ise temel bir değişikliğe gidilerek 4+4+4 eğitim sistemi kabul edilmiştir. Bu sistemin pilot uygulamalarının çok yetersiz olması, var olan eleştirilerin göz ardı edilmesi, temel aksaklıklar hala mevcutken tekrar bir değişikliğe gidilmesi ve eğitimin siyaseten bir araç olarak kullanılması gibi faktörler bu sisteminde geleceğinin olmadığı sonucunu ortaya koyuyor. Nitekim Milli Eğitim camiasından yetkin kişilerin açıklamaları da yakın zamanda bu uygulamadan vazgeçileceğini söylüyor bizlere. Değişikliğe gidilmeden önce çocukların küçük yaşta okula başlaması, zorunlu din eğitimi alması, eğitimin karışması, bazı okulların imam hatibe çevrilmesi gibi eleştiriler göz ardı edildiği için zaten ölü doğmuş bir sistem 12 yıllık eğitimin zorunlu olmasını sağlasa da yine eğitim değerlendirme sonuçlarında bizlere istenmeyen sonuçlar veriyor. Örneğin Şubat 2016'da açıklanan PISA sonuçlarına göre Türkiye matematikte 64 ülke içinde 45. sırada yer alıyor.
Tüm bu açıklamalar ve değişikler ışığında eğitimde yapılması gerekenin aslında var olan sistemlerin temelden başlayarak düzenlenmesi ve bu düzenlemenin ulusal ve uluslararası kriterler dikkate alınarak yapılması, siyasilerin ve siyaset kurumların sistem belirlemede son söz sahibi olmaması gerektiğini, program ve sistem oluştururken eğitim sisteminden etkilenen tüm faktörlerin içerik yapılırken bir araya gelmesi gibi bir çalışmanın zorunluluğunu ortaya koyuyor. Ümidimiz eğitim sisteminin Atatürk'ün yolunda bilimsel, laik ve çağdaş yönde olması yönünde.




Kaynaklar:
1.https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0znik_Medresesi
2.https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye'de_e%C4%9Fitim
3.http://blog.milliyet.com.tr/egitimin-1923-1940-rakamlari/Blog/?BlogNo=236599
4.http://higheredu-sci.beun.edu.tr/text.php3?id=1532
5.http://dhgm.meb.gov.tr/yayimlar/dergiler/Milli_Egitim_Dergisi/160/dursunoglu.htm
6.http://docplayer.biz.tr/7192930-1980-lerde-egitim-sisteminin-yeniden-yapilanmasi-kuresellesme-ve-neoliberal-egitim-politikalari.html
7.http://www.ataturkiye.com/devrimleri/harfdevrimi/okuryazarlikistatistikleri.html
8.http://www.suleymansen.com/FileUpload/op42022/File/ab11_celen-celik_seferoglu_pisa-sonuclari.pdf
9.https://tr.wikipedia.org/wiki/4%2B4%2B4_E%C4%9Fitim_Sistemi
10.http://www.sozcu.com.tr/2016/egitim/pisa-2016-sonuclari-ve-turkiyenin-cozemedigi-matematik-1090252/
11.http://pisa.meb.gov.tr/